Aylık Dua Arşivleri

Daralıp sıkıştığınızda Ben de sizi anayım

Ya Rabbelâlemîn! Sen, Kur’an-ı Mübînin’de, “Ey iman edenler! Rabbinizi çok çok zikredin!”, “O’nu sabah-akşam hep tesbîhlerle anın!”, “Siz kendi idrak ve gücünüz ölçüsünde Beni anın ki, daralıp sıkıştığınızda Ben de sizi anayım!” buyuruyorsun. Sen’in bütün beyanların haktır ve biz hepsine “Âmennâ ve saddeknâ!” diyoruz. Bize zikrinden uzak kalmamamızı emrediyor ve ona karşılık şânına yaraşır bir şekilde bizi anmakla şereflendireceğini vaadediyorsun.

* El-Kulûbü’d-Dâria

Başka ne tür şeylerle meşgul olmuşsam

Rabbim! Bu zamana gelene kadar zikrinden başka neyi lezzet zannetmişsem; ünsünden hariç hangi şeyde rahat bulduğumu düşünmüşsem, yakınlığının dışında neleri sürûr vesilesi addetmişsem ve Sana tâattan başka ne tür şeylerle meşgul olmuşsam, onların hepsinden dolayı tevbe ediyor, bağışlanma diliyorum.

* El-Kulûbü’d-Dâria

Kalbler hep Sen’in sevdana tutulmuşlar

Allah’ım! Selim kalbler hep Sen’in sevdana tutulmuşlar, farklı farklı gönüller sadece Sen’in marifetin etrafında biraraya gelmişlerdir. Kalbler sadece Sen’i anmakla itmi’nan bulur, his ve heyecanlar da yalnızca Sana vâsıl olunca sükuna ererler. Her yerde sayısız lisanlarla tesbîh edilen Sen; bütün zamanlarda kendisine yönelinip ibadet ü tâatta bulunulan Sen; varlığına bir başlangıç ve son olmayıp her zaman varolan Mevcûd-u Ezelî Sen; çeşit çeşit dillerle kendisine dua dua yalvarılan Sen; bütün kalblerin tâzimle yâd ettiği de yine Sen’sin.

* El-Kulûbü’d-Dâria

Rabbimiz, üzerimizdeki nimetini tamamla

Rabbimiz, üzerimizdeki nimetini tamamla ve bize tenhada veya bir toplulukta, gece-gündüz, açık ve gizli, rahatlıkta-zorlukta hep Sen’in yâdınla oturup kalkmayı nasip et.. bizi hep dupduru, katışıksız amellerde kullan.. hata, kusur ve günahlarımızı da ince hesaba tabî tutma ve ne kadar varsa hepsini mağfiret buyur!

* El-Kulûbü’d-Dâria

Milyonlar kere şükürler olsun

Allah’ım! Bir vecîbe olarak omuzlarıma yüklemeseydin, ben katiyen Sen’in zikrine teşebbüs edemezdim. Sen’i şânına layık şekilde zikretmeye güç yetiremeyeceğime göre nasıl teşebbüs edebilirdim ki! Ben nerede, Sen’i takdîs edecek biri olmak nerede!? Sen’in üzerimizdeki en büyük nimetlerinden biri hiç şüphesiz Yüce Zât’ını zikrini lisanlarımıza akıtman ve Sen’i tenzîh ü tesbîh edip, huzurunda dua dua yalvarmamıza müsaade etmiş olmandır. –Sana bin kere, yüzbin kere, milyonlar kere şükürler olsun!-

* El-Kulûbü’d-Dâria

Has kullarının zümresine ilhak eyle

Rahmet ve Şefkat Sultanı Mevlâmız! Sen’in, zikrinle meşbû gönüllere saldığın ilhamlar ne kadar lezzetli, Gaybu’l-Guyûb olan Zât’ın istikametindeki nâmütenâhî seyr u sülûk (yolculuk) ne kadar tatlı, muhabbetinin tadı ne kadar hoş, kurbiyetinin gönüllere akıttığı esintiler de ne kadar zevklidir! Ne olur, bize, huzurdan kovulup uzaklaştırılmanın azabını tattırma ve bizi marifet erbabı has kullarının zümresine ilhak eyle!

* El-Kulûbü’d-Dâria

Pek kârlı bir ticarete muvaffak olmuş

Yücelerden Yüce Rabbimiz! Bizleri sadr u sinelerinde şevk ü heyecanın kök saldığı.. muhabbet hislerinin bir karasevda halinde kalblerinin bütününü sardığı.. tefekkürün kollarında derinleştikçe derinleşmiş.. kurbiyet payesiyle şereflendirilmiş.. mükâşefenin omuzlarında ilahî sırlara uyanmış.. muhabbet havuzundan kana kana içmiş.. öz’lerinde, saflığa, duruluğa ermiş.. gözlerindeki perde kalkmış.. imanın hazzını vicdanlarında tam hissetmiş.. bütün şek ve şüphelerden kurtulmuş.. gönülleri, Sen’i bilip bulmanın inşirahıyla dolup taşmış.. himmetlerini coşturmuş.. eksiksiz huzuru ve tastamam saadeti elde etmiş.. Hakk’ın muâmelesi gibi bir âb-ı hayat kaynağından kevserler içmiş.. iç’leri üns esintileriyle ayrı bir güzelliğe ulaşmış.. her türlü korkudan, endişeden emin kılınmış.. Rabb’e rücû ve teveccühle gönülleri itmi’nana ermiş.. ruhları yakîn zirvelerinde felâhı bulmuş ve dünya-âhiret pazarında, dünyayı verip âhireti almak sûretiyle pek kârlı bir ticarete muvaffak olmuş bahtiyar kullarından eyle!.

* El-Kulûbü’d-Dâria

Müşahedeye güç yetiremediler

Ulu Allahımız! Lisanlar, celâline yaraşır şekilde Sen’i senâ etme hususunda tâkatsiz kaldılar. Akıllar, cemâlinin künhünü idrake kalkıştı fakat aciz düştüler. Gözler de aynı âkıbetle karşı karşıya kaldı ve Sen’in sübuhât-ı vechini müşahedeye güç yetiremediler. Hiç kimse Sen’i bilmeye, marifetine ermeye tam muktedir olamadı ve bilme peşinde olanlar bu husustaki acziyetlerini en büyük idrak bildiler.

* El-Kulûbü’d-Dâria

Bol nimetlerinden onu da nasiplendir

Yâ Rabbi! Ameli yok denecek kadar az, iki kelimeyi bir araya getirmeye bile tâkat getiremeyecek kadar da âciz bu abd-i zelîle, bu zavallı kuluna merhamet et! Bol nimetlerinden onu da nasiplendir.. –hiçbir gölgenin kalmadığı o günde- onu da Kendi gölgene al, ey Kerîm, Cemîl, ve Erhamürrâhimîn olan Allah’ım!

* El-Kulûbü’d-Dâria