Senin lûtuflarını idrak etmiş kapı kullarına
Rabbim! Günahın çok çirkin olduğu ve Senin lûtuflarını idrak etmiş kapı kullarına, yaraşıp yakışmadığı muhakkak; fakat, affın, Sana çok yakıştığı da apaçık bir hakikat.
Rabbim! Günahın çok çirkin olduğu ve Senin lûtuflarını idrak etmiş kapı kullarına, yaraşıp yakışmadığı muhakkak; fakat, affın, Sana çok yakıştığı da apaçık bir hakikat.
Allah’ım! Kullarına afv u mağfiret kapılarını açan Sen’sin. Onu tevbe diye isimlendiren ve “Ey mü’min kullarım! Samimi bir tevbe ile Rabbiniz’e teveccüh edin!” diye emir veren ve davette bulunan da yine Sen’sin. Sen kapıları bu kadar açtıktan sonra, o kapıyı kullanıp dergahına iltica etmeyen gafillerin daha hiçbir mazereti olamaz.
Allah’ım! Kudretin hakkı için tevbemi kabul buyur.. Sen Hâlîm’sin, affetmeyi seversin; beni de affet.. aczıma, zaafıma, çaresizliğime nigehbânsın; halime merhamet et!
Rabbim! Günahlara tevbe etmenin karşılığı gönülde(n) duyulan nedametse
şayet, Sana yemin ederim, yapıp ettiklerimden bin kere, yüz bin kere
pişmanım. İstiğfarda bulunup Sen’den bağışlanma dile(n)mek hataların
defterden silinmesine bir yolsa şayet, ben yürekten istiğfarda
bulunuyor, bu nâçar kulunu da yarlığayacağını ümid ediyorum. Evet,
ümidim budur ve hoşnutluğunla gönlüme sürûr salacağın âna kadar da bu
kapıyı asla terketmeyeceğim.
Ya Rabbî ve ya İlâhî! Günahlarımı rahmet bulutlarınla ört; ayıplarımın üzerine de merhamet ve şefkat bulutlarını gönder!
İlâhî! Sahibinden kaçan bir köle döndüğü zaman sahibinden başka kime iltica edebilir ve yine sahibinin gazabından onu başka kim koruyabilir?!
Ey en büyük günahları bile bağışlayan ve en büyük kusurları, eksikleri bile sarıp sarmalayan Rab! Sen’den, en kahredici günahlarımı bile bağışlayıp yok saymanı, yüzümün karası suçlarımı örtmeni, kıyamet gününde affının ve gufranının serinliğinden ve bağışlayıcılığının güzelliğinden mahrum etmemeni diliyorum.
Vah bana vah! Ne kadar utanılacak bir durumdayım. Yazıklar olsun bana, günahlara ne kadar dalmış, Rabbimin istemediği yerlerde ne kadar da çok dolaşmışım!
Ya Rabbi! İşte yüce dergahına geldim; boyun büküyor, huzurunda kemerbeste-i ubûdiyet içinde elpençe divan duruyor, affına iltica ediyorum. Eğer beni kapından uzaklaştırırsan, ben gidip hangi kapıya sığınabilirim?! Şayet huzurundan kovacak olursan ben kimden sığınma talep edebilirim?!
Bahtına düştüm, ey biricik Matlûb’um, Maksûd’um, Mahbûb’um; ne olur, tevbemi kabul, kalbimi de ihya buyur! Andolsun ki, günahlarımı affedebilecek, yaralarımı sarıp tedavi edebilecek Sen’den başka hiçbir kimse bilmiyorum.
Niyazıma da Rahman ve Rahîm Rabbim’in ism-i celîliyle başlıyor ve O’nun inayetine sığınıyorum.
İlâhî, işlediğim hatalar ve günahlar ruhuma zillet urbası giydirdiler. Bir de Sen’den cüdâ düşünce kendimi bütün bütün meskenet libasının içinde buldum ve hadd ü hesaba gelmez, kocaman kocaman kabahatlerim hep kalbimi kararttılar.